ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
12 Mayıs 2024, Pazar 11:40   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey > Merak Edilenler
forum sohbet oyun basliklari
   Hürrem Sultan`ı zamanımıza getirdi
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

B0dyguard

B0dyguard resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  9.Oca.2010 Cmt 00:34:45      Hürrem Sultan`ı zamanımıza getirdisohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Hikayesi dillere destan Hürrem Sultan`ın romanını yazan Demet Altınyeleklioğlu, dünyadaki dönem romanları tarzında, tarihi popülerleştirip insanın fantezisini öne çıkaran bir eğilimin ortaya çıktığını söylüyor. Kendi yazdığı sürükleyici `Hürrem` romanı böyle bir anlayışın Türkiye`deki ilk temsilcisi.
sultan

Melek mi şeytan mı` ikilemi arasına sıkışmış muammalarla dolu hikayesini daha önce dizi ve müzikallerde izlediğimiz Hürrem Sultan, bu kez bir roman kahramanı olarak karşımızda. Artemis Yayınları`ndan çıkan `Moskof Cariye-Hürrem` kitabının yazarı Demet Altınyeleklioğlu`nun belli bazı tarihi gerçeklerden yola çıkarak anlattığı hikayenin özelliği, okuyanları 16. yüzyıl Osmanlı topraklarına götürmesi değil, akıcı bir dille anlattığı dönemin koşulları ve kahramanın kişilik özellikleriyle Hürrem Sultan`ı günümüze getirmesi. Altınyeleklioğlu`nun Hürrem`iyle diğer tarihi romanlar arasındaki bu fark, okuyucunun kendisini kaptırmasını kolaylaştırıyor. Sıcak yaz günlerinde dinlenirken hala okuyacak sürükleyici bir hikaye arayanlara cevap verme konusunda iddialı olduğunu söyleyebiliriz.
Hürrem, 1980 yılından beri TRT`de çalışan Altınyeleklioğlu`nun ilk romanı. Daha önce 20`ye yakın eseri Türkçe`ye çeviren yazar halen TRT`de yapımcı ve yönetmen olarak sevdiği işini sürdürüyor, bu ilk eserinden önce roman         yazmanın aklının ucundan bile geçmediğini söylüyor.

BİZİM İÇİN YENİ BİR TARİHİ ROMAN TÜRÜ 
- TRT`de geçen 30 yılın ardından roman yazmak fikri nereden çıktı?
Herkes bunu merak ediyor zaten. Yoksa ben de düşünmemiştim şimdiye kadar böyle bir iş yapacağımı. Benden kendi yayınevi için kitaplar çevirmemi isteyen Ilgın Sönmez bir zaman sonra çevirilerimdeki ifade akıcılığını, duygu aktarımını çok beğendiğini, kitap yazabileceğimi söyledi. Önceleri pek önemsemedim ama sonra iş ciddileşmeye başladı. Acaba yapabilir miyim diye düşünürken kendimi roman yazarken buldum. Bu işi yapabileceğimi de o zaman gördüm. Şimdi hayatımı Ilgın`dan önce ve sonra diye ikiye ayırıyorum. 

- Dönem romanı yazmanın daha zor olduğunu biliriz, ilk romanınız için riskli bir seçim değil mi?
İngiliz edebiyatındaki dönem kurgularının çevirilerini yapıyordum, Philippa Gregory`nin çok satan eserleri ilgimi çekiyordu. 16. yüzyıl İngiltere`sinin tarihi gerçeklerinden yola çıkarak fanteziler kuruyordu. Burada da Ilgın`ın desteği ve yol göstericiliği etkili oldu. Bizde böyle bir tür yok, neden yazılamasın dedim. Evet, bu tür biraz zor, yüzmeyi derin sularda öğrenmeye başladım diyebilirim. 

- Bizdeki tarihi romanların eksikliği nedir?
Eksiklik dememek gerek ama dünyada var olan bir anlatım türü bizde gelişememiş. Bizdeki tarihi romanlar genellikle politiktir, belli bir görüşü anlatır, yanlıdır. Bir de bizdeki tarihi romanların gerçekleri yansıtması, bilgi ve belgeye dayalı olması beklenir çoğu zaman. Ben bu romanı yazarken mesela neden adını `Hurrem` koymuyorsun diyenler oldu, o zamanlarda öyle deniliyormuş çünkü. Ama dediğim gibi, dünyada, belli başlı gerçeklerden yola çıkarak kendi hikayelerini yaratan, fanteziler kuran yazarlar var ve epey popülerler. İngiliz olmayanlar bile okuyup o dönemin İngiltere`siyle aralarında yakınlık kurabiliyor. Bizde neden olmasın böyle bir tür?

HÜRREM`İ ARAŞTIRMAK BOLEYN`DEN DAHA ZOR 
- Sizin Hürrem hikayeniz böyle bir fantezi mi?
Hürrem hakkında tarihi bilgi bulmak o dönemin İngiltere sarayındaki Anne Boleyn hakkında bilgi bulmaktan daha zor. Ayrıca Hürrem`in Osmanlı sarayına gelene kadarki yaşamı hakkında neredeyse hiç bilgi yok, karanlık bir tarih. Saraydaki yaşamını da doğrudan bilgilerden değil, tarihi olayların akışını göz önünde bulundurup mantık yürütme yoluyla tahmin ediyoruz biraz. Fakat ben yazarken muhakkak tarihi gerçekleri bulmalıyım, onları açığa çıkarmalıyım gibi bir amacım elbette olmadı. Bu tarihçilerin işi olabilir. Onun hakkında bildiklerimizden, içinde bulunduğu koşullardan yola çıkarak bir Hürrem karakteri yarattım. Sonra da hikayeyi kurdum, bu kitaba benim fantezim olarak bakabiliriz tabi. Başka biri çıkıp Hürrem öyle biri değil diyebilir. 

- Sizin Hürrem`iniz nasıl biri?
Onun öncelikli özelliği güçlü birisi olması. Bu, üzerinde herkesin anlaştığı, herkesin bildiği özelliği. Gücünü de çocukluğunda geçirdiği travmalardan alıyor. Zor bir çocukluk geçirmiş, kaçırılmış, saraya hediye olarak gönderilmiş ve hep korkmuş. İnatçılığı ve zekasını da katmak gerek buna. Zekasıyla içinde bulunduğu koşullara uygun ince entrikalar geliştirebiliyor. Güçlü olmasına karşın duygusal biri, çocuklarının gelecekleriyle ilgili kaygılarla yaşıyor. Çok güzel bir kadın değil ama çekici yanları olan, kadınsılığı ön planda olan, gösterişli biri. 

- Melek mi şeytan mı peki?
Kitabı yazarken ben de bu ikilem üzerinde düşündüm ama onun hakkında olumlu ya da olumsuz bir imaj oluşturmaya çalışmadım. İşin o kısmını okuyucunun kararına bıraktım. Ama şöyle bir durum var, koşulları içinde bakarsak o zaman saray zaten bir entrikacılar yuvası, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, hayatta kalabilmek, iktidar olabilmek için. Yalnızca Osmanlı sarayı değil, o dönemin İngiliz, Roma, Germen saraylarında da durum böyle. Bu yönüyle bakarsak Hürrem de ayakta kalmak isteyen, çocuklarının geleceğini düşünen biri sonuçta. Fakat genellikle halk onun kurbanı olduğunu düşündüğü şehzade Mustafa`yı çok sevdiği için Hürrem`i kötü biri olarak görüyor.

GELENEKLERİ ALTÜST EDEN SULTAN 
- Bir kadın olması ona bakışımızı nasıl etkiliyor?
Erkek egemen bir Osmanlı`da, onun sarayına gelmiş en güçlü kadın. Padişahların resmi nikah gibi bir geleneği yokken ilk kez Kanuni Sultan Süleyman Hürrem`le resmi nikah yapıyor. Hürrem`den sonra sarayda harem geleneği kalkıyor yavaş yavaş, önce yalnızca şehzadelerin kullandığı bir dönem başlıyor, sonra da unutuluyor. Ama Kanuni de Hürrem`i ve ondan olan kızı Mihrimah`ı çok seviyor, bu da erkek egemen gelenekler açısından pek normal sayılmaz. Bu kadar güçlü bir insanın kadın olması onun efsanesini ayrıca etkiliyor, yoksa hakkında bu kadar konuşulmazdı herhalde. 

- Hürrem yeterince tanınıyor mu? Neden mesela sinema filmi çekilmiyor?
Sinemaya çok uygun bir yapısı var hikayenin ama doğrusu böyle ihtimalleri düşünerek yazmadım ben. O dönemin üç büyük sarayı var, İngiltere`de 8. Henry`nin başını kestirerek öldürdüğü Anne Boleyn ve Almanya`da Şarlken`in Avrupa`yı din savaşlarına sürüklemesindeki başrolü oynayan Isabella pek çok filme konu edilmiş. Bunlar arasında en renklisinin Hürrem olduğunu söylemek abartı sayılmaz. Fakat dediğim gibi, Anne Boleyn hakkında herkesin okuyabileceği, anlayabileceği, sevebileceği kitaplar yazılmış ve bu yüzden çok çekiliyorlar. Biz ise mesela Osmanlı`ya sürekli bir dil ve insanüstü bir anlayış biçmişiz. Bugünkü zamana ve insana yabancı bir durum. Halbuki o kahraman da bizim gibi bir insan, bize yakın biri; duyguları, korkuları, hırsları, aşkı, cinselliği var. Onu öyle anlatmak lazım.

Osmanlı`nın en güçlü kadını
Ukraynalı bir ailenin kızı olarak büyüyen Hürrem Sultan`ın (1506-1558) gerçek adı Alexandra Lisowska`ydı. Onun bu dönemi hakkında farklı yerlerde farklı bilgilere rastlamak mümkün. Güzelliği nedeniyle küçük yaştayken ailesinin yanından kaçırıldığı anlatılır. Daha sonraysa Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına hediye olarak gönderilir. Sarayda eğitim görürken güzelliği, zekası ve becerisiyle Kanuni`nin dikkatini çeker ve haremdeki kadınlar arasında öne çıkar.
O sıralarda Kanuni`nin, cariyelerinden Gülbahar`dan Mustafa adında bir oğlu vardı ve Mustafa zamanla sevilen bir şehzadeye dönüştü. Herkes onun Kanuni`den sonraki padişah olacağını düşünüyordu. Bu Gülbahar`ın da Valide Sultan olacağı anlamına geliyordu. Fakat Hürrem Kanuni`nin güven ve sevgisini kazanarak onunla nikahlandı. Kızı Mihrimah Sultan`ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa`yle evlendirerek Vezir-i Azam`la ittifak kurduğu söylenir. Kanuni`nin, çok sevilen Şehzade Mustafa`yı kendisini tahttan indirmeye çalıştığı gerekçesiyle öldürmesinde da yine Hürrem Sultan`ın parmağı bulunduğuna inanılır. Hürrem Sultan 52 yaşında öldüğünde oğlu        2. Selim`in tahta çıkışını görememişti.

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir